Alaaddin’in sihirli lambasını herkes eline alır. Lakin içindekini, lambanın asıl

sahibi ve hüner ehli olanı çıkarabilir.

Sevgili Dostlar,

Madde ve mana… Her ikisi de kendisine has özelliği olan, alemler içerisinde

farklılıkları bizlere yansıtan iki kardeş…

Madde; elimizle tutabildiğimiz, gözümüzle görebildiğimiz her şey… Peki ya

mana?

Mana başkadır! Elle tutulmaz, gözle görülmez. Yalnız özle görülür, özle

hissedilir.

Peki, öz nedir, nasıl oluşur, nasıl gelişir?

Öz; bizleri El-Hâlık sıfatı ile yoktan var eden yaratanın eli ile takdim edilir.

Niyetlerimizle, dualarımızla, amellerimizle zenginleşir. En değerli hazinemizdir,

benliğimiz, manevi sermayemizdir.

Eskiler, “özü tamam olanın sözü de tamdır” derler. Bu sebepledir ki güzel ve

doğru sözlere özlü sözler demişlerdir.

Özlü söz; kelamı yerinde, derinden, kalpten, ruhtan, gönülden söylemektir.

Tıpkı Peygamber (S.A.V.) sözü gibi…

Bizim özlü sözümüze; Arapça ‘da Cevâmiu’l –Kelim derler. Az sözle çok mana

ifade etmek…

Az söz söyle, hakiki söyle, hakikati göster…

Ruhun sesini dinleyerek söylediğimiz, özümüzden gelen ifadeler gönüllerde yer

bulur. Güzel kelam, girdiği gönlü okşar, hoşnut eder ve tahtını kurar.

Tıpkı öldürülmeyi bekleyen Ka’b bin Zühey’in, Peygamber (S.A.V.) efendimize

mescidinde söylediği sözler gibi. O, öldürülmeyi beklerken, özünden süzülen

damlaları alemlerin reisine (S.A.V.) sundu, gönlüne girdi, iki dünyasını mamur

etti.

Güzel sözler söylemek, güzel sözlerle karşılaşmak isteyen, söz sanatını özüne

bağlayarak tesis eden beyefendiler ve hanımefendiler bizi iyi dinlesin.

Kainatta söylenmemiş hiçbir söz yoktur. Sözlerini, gönülden gönüle köprüler

kuracak, kalplere tesir edecek en güzel makamlar ile söyleyenler diğerlerine

fark atacaklar.