Rahman olan Rabbimize sığınarak başlamak isterim. Hepimizin bayramı ve ömrü mübarek olsun inşallah.
Fıtır Bayramı, dünyada İslam dinine mensup Müslüman insanlar tarafından, fitrelerin verildiği ramazan ayının sonunda dinen kutlanması vecibe olan ve bir gün süren dini bir bayramdır. Resmen ve şahsen istenildiği kadar uzatılabilir.
Fıtır Bayramı, bizi var eden ve sonsuz nimetleriyle kuşatan Allah (c.c.)’a şükrümüzün vesilesidir. Çünkü merhameti ve ikramı bol olan yüce Mevla’mız katında makbul bir kul olmayı niyaz ederiz. Rabbimiz de müjde vesilesi olarak, bize bahşettiği varlığımız, sağlığımız, maddi ve manevi zenginliğimizin yanı sıra lûtfettiği nimetleri diğer kulları ile paylaşmamızı istemektedir. Yani bayram sabahına varıncaya kadar, fakir ya da muhtaç olan bir kimseyi sevindirmemiz gerekmektedir. Verdikçe veren, Muhsinlerin ihsanını daha da ziyadeleştiren, her şeyin yegâne halikî olan Allah (c.c.)’ın bu emrine ve müjdesine kim layık olmak istemez ki!
Dünya Müslümanlarınca kutlanması ibadet sayılan bu bayramı şeker bayramı diye isimlendirmek makul karşılanamaz. Kur’an-ı Kerim’in indiği kadir gecesinin içinde olduğu böyle önemli ve bereketli ramazan ayının nihayetinde kutladığımız bu bayramı, pazarlama kokusu olan şekerlemeyi hatırlatan bir isimle anmak çok sığ kalır ve yanlış olur.
Fıtır Bayramı bir manada oruç bayramı. Oruçlunun bayramı şeker ile anılmamalı diye düşünüyorum. Çünkü bir işin ya da nesnenin ismini değiştirince aslını da değiştirmeye başlarsınız. Öyle de olmuş.
Rivayet odur ki; Osmanlıda yeniçerilerin padişah ile anlaşmalarına akit denir ve nihayetinde de şeker dağıtılırmış. Dağıtılan bu şeker söz niteliğinde olduğu için adına akide şekeri denirmiş. Yani iş tatlıya bağlanınca, tatlı anılması için şeker dağıtarak tatlandırılırmış. Anlaşılacağı üzere Fıtır Bayramı yerine şeker bayramı demek, birbiriyle kıyas kabul etmeyecek anlam farklılıklarından dolayı da mümkün değildir.
Mübarek ramazan ayında 30 gün boyunca Allah (c.c.)’ın rızası için oruç tutan Müslümanların sevinç bayramı, oruçlunun bayramı dile daha kolay geldiği için ülkemizde artık ramazan bayramı isminye ihya edilmektedir.
Niye sevinç bayramı diyoruz. Çünkü fıtır aynı zamanda hilkat yani doğuş ya da varoluştur. İnsanın doğasının ta kendisidir. Bu bilgiye dayanarak, insanın ramazan ayı boyunca sabah ve öğle yemeklerini yemeden sadece sahur ve iftar vakitlerinde yemesi, senenin 11 ayında nimetlendiği, gıdalandığı gibi değildir elbette.
Allah rızası için, gönüllerin Kur’an’la ve zikirle coştuğu, manevi terbiyeden geçen beden azalarının ise orucun hazzını tatmada zirveye ulaştığı ramazan ayında, olumsuz davranış, kötü düşünce ve sözlerden beri bir şekilde ilahi terapiden geçeriz.
11 ayın sultanı, rahmet, mağfiret, bereket ve sonsuz azaptan kurtulma ayı Ramazan-ı Şerif’in sonunda Rabbimiz “Artık fıtratınıza, bedeninizin ihtiyacı olan gıdalanma ve yaşama tarzına dönebilirsiniz” diye bizden, bedenimize fıtır yani iftar etme, ettirme anlamına gelecek şekilde sevinç bayramını yaşamamızı ister. Öyleyse bu bayram oruçlunun bayramıdır. Çünkü Hz. Peygamber sabah vakti, bayram namazına giderken hurma ile ağzını tatlandırmıştır.
Yüce Allah (c.c.) bize zorluk olsun diye orucu farz kılmamıştır. Bu ibadet vücudun ve ruhun dinlenmesi ve yeniden zinde olması için beden ve ruhun sahibi Halik olan Allah’ın bizlere yine istisnai bir ikramıdır. Fıtır Bayramını hak etmek için orucu hakkıyla eda etmek gerekir. Zaten Bakara sûresinde oruç hakkındaki ayeti kerimelerde inanan bütün insanoğluna oruç ibadeti farz kılınmıştır. Yolcu ve hastaya bu halleri geçene kadar müsaade edilmiştir. Ancak ayetin devamında “Eğer orucu tutarsanız bu sizin için daha hayırlıdır” şeklindeki ilahi hitap bizim için son derece dikkat çekicidir. Kişi orucu tutmaya gayret ederse bu hastalığının şifasına yani hızlıca iyileşmesine vesile olabilir. Yolcu ise de bu yolculuğunun süresi ve meşakkati azalır. Müjdeyi veren yüce yaratan biz kullarına hak etmediğimiz kadarıyla lûtufta bulunurken bu vaadini gerçekleştirmekten de aciz değildir biiznillah. Biz bu arınma ayını fırsat bilelim, dualara sarılalım.
Bir mübarek Kur’an ayı, Ramazan-ı Şerif’i daha geride bıraktık. İnşallah günahlarından arınan, temiz sayfalar açan kullardan olmuşuzdur. Tertemiz sayfaların açıldığı ümidiyle, buna imanla ve Kur’an’la samimi bir duruşla, güzel işlere imza atarak insanlığın önünü açan fiilleri gerçekleştirmeye gayret edelim inşallah.
Eskimeyen ecdadın sözlerinden alıntı yapmak isterim.
Derler ki; Baha ile değil, bahane ile evladım. Bahane, her şey bahane…
Günahların ve kötü amellerin silinmesi, sevapların ve güzel amellerin ziyadeleşmesinin bahanesi bereket ayı, af ayı Ramazan-ı Şerif’e tekrar tekrar ermek dileğiyle…
Allah’a emanet olun.
Paylaş:
Facebook
Twitter
LinkedIn
Pinterest